Cumaertesi'nin bu haftaki yazısı:
Küçüklüğümde yaz günlerini özellikle de pazar günlerini iple çekerdim. Çünkü pazar demek, sabahın erken saatlerinde 4-5 araçla yola düşüp ya her zaman gittiğimiz Fatih ormanlarında ya da daha önce hiç geçmediğimiz yollardan gidip varacağımız bir ağaç gölgesinde yapacağımız piknikler demekti benim için. Bütün günü toz toprak içinde oynayarak geçirsek de günün en zevkli kısımları piknik yapacağımız yere karar verip eşyalarımızı indirdikten sonra annelerimizin bize kahvaltı niyetine yememiz için verdikleri poğaçalara, peynir-ekmeklere kavuştuğumuz dakikalardı. Kışları pazarlar, içine ekmek atılmayı bekleyen sıcak süt kokuları ile başlar, anne-babamızın biz sıkılmayalım diye her hafta sonu farklı bir park keşfetme çalışmaları ile devam eder, akşamları ise bir tanıdığın evinde tüm aile dostlarımızla yaptığımız sohbetlerle son bulurdu.
Zamanla biz çocuklar büyüyüp evde kalmayı büyüklüğün göstergesi sanmaya başlayıp, büyüklerin işleri çoğaldıkça pazar günlerimiz eski ruhunu kaybetmeye başladı. Bugün pek çok kişi bir restoranda kahvaltı yapmayı, güneşin doğuşuyla yollara çıkıp piknik yapacak uygun bir ağaç gölgesi aramaya tercih eder hale geldi. Hepimiz güzel hizmet aldığımız, temiz ve düzenli sofralarda bulunmaktan mutluluk duyarız. Ancak bu sofralar bana o toz toprak içinde ailecek yaptığımız pikniklerin ya da akşam vakti çoluk çocuk toplanıp bir tanıdığımızın evinde buluştuğumuzda kurulan sofraların tadını vermiyor.
Bu yüzden ne zaman arkadaşlarımızdan veya akrabalarımızdan bize gelmek isteyenler olsa o zamanları hatırlayıp mutluluk duyuyorum. Geçen hafta sonu teyzemler bize geleceklerini haber verince aynı sevinçle, etrafında buluşacağımız bir sofra hazırladım. Pazar günleri kurulan sofralar genelde kahvaltı, öğlen yemeği, ikindi çayı karışımı oldukları için hepsini kapsayan bir menü hazırlamaya gayret ettim. İlk olarak anneannemin bulgurlu ve mercimekli yaprak sarmasından hazırladım, kolay bir çikolatalı kek ve tepsi böreği pişirdim, ertesi gün de minik köfteler hazırlayıp sofrayı kurdum. Teyzemin getirdiği açmalar, annemin yaptığı elmalı turta da eklenince benim istediğim gibi olmayacak diye stres yaşadığım soframız güzel bir hal almayı başarmıştı. Sofradan geriye kalan ise ne yemeklerin tadı ne hazırlık stresi idi, hepimiz sadece hep beraber aynı duygu ve düşünceleri paylaşabildiğimiz, fikirlerine saygı duyduğumuz insanlarla bir arada olmanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu konuşuyorduk.
Bulgurlu ve mercimekli yaprak sarma
Malzemeler:
- Yarım kg asma yaprağı (küçüklerinden)
- 1,5 su bardağı yeşil mercimek,haşlanmış (yarı pişmiş),suyu süzülmüş,
- 1 su bardağı ince (köftelik) bulgur, yıkanmış,
- 3 kuru soğan, yemeklik doğranmış,
- 1yemek kaşığı domates salçası,
- yarım yemek kaşığı biber salçası,
- 1 tatlı kaşığı karabiber,
- 1 yemek kaşığı nane,
- 8-10 dal maydanoz,
- 1 çay bardağı sızma zeytinyağı,
- 1 tatlı kaşığı tuz
Yapılışı:
- Yaprakları iyice yıkayın. İç malzemeyi karıştırın.
- Yaprağın büyüklüğüne göre içten bir tatlı kaşığı koyup etli dolma gibi küçük ve yuvarlak şekilde sarın. Hepsini, altına yaprak serilmiş tencereye koyun.
- (zeytinyağlı gibi dizmeyip gelişigüzel koyun). En son, üzerine 1-2 yemek kaşığı zeytinyağı gezdirip yaprakla kapatın (üstte kalanlar kurumasın diye). Yaprakların üzerine tabak kapatıp 1 su bardağı kaynar suda eritilmiş 1 tatlı kaşığı salçayı üzerlerine dökün.
- Yaprakların hizasına gelecek kadar (yüze yüz) kaynamış su ekleyin. Orta ateşte pişirin, sıcak servis yapın.
Açma
Malzemeler:
- 1 kg un,
- 1 paket maya (42 gr),
- 1 su bardağı ılık süt,
- 2 yemek kaşığı toz şeker, 1 tatlı kaşığı tuz,
- 4 adet yumurta (sarılarını ayırın, üzerlerine süreceksiniz),
- 1 tatlı kaşığı mahlep, yeterince susam.
Yapılışı:
- Mayayı, ılık sütte şekerle eritin. Unu geniş bir kaba dökün. Ortasını havuz gibi açarak susam hariç kalan malzemeleri ilave edin.
- Gerekirse ılık su ekleyip yumuşak bir hamur yoğurun, yarım saat mayalandırın. Hamuru dörde bölün, her bir bezeyi rulo haline getirin. Ruloları 3-4 parçaya ayırın.
- Saç örgüsü gibi kıvırarak simit şekli verin. Yağlanmış tepsiye dizerek üzerlerine yumurta sarısı sürün, susam serperek tekrar yarım saat mayalandırın. 180 0C derecede üzerleri kızarana kadar pişirin (hemen piştikleri için dikkatli olun).
Çikolatalı kolay kek
Malzemeler:
- 2 su bardağı toz şeker,
- 120 gr bitter çikolata,
- 113 gr tereyağı,
- 2 su bardağı un,
- 2 tatlı kaşığı karbonat,
- 1 tatlı kaşığı kabartma tozu,
- 1 tatlı kaşığı deniz tuzu (veya tuz),
- 1 su bardağı süt,
- 1 tatlı kaşığı elma sirkesi,
- 2 yumurta,
- 1 tatlı kaşığı vanilya
Yapılışı:
- Fırını 200 0C dereceye ayarlayın. En alt gözüne bir tepsi yerleştirin (kek pişerken fırına damlamasını engellemek için). Şeker, çikolata, tereyağı ve 1 bardak suyu bir tavaya koyun. Ara sıra karıştırarak orta ateşte tüm karışım eriyip özleşene dek pişirin. Ocaktan alıp 15-20 dakika soğutun.
- Bu arada unu, karbonatı, kabartma tozunu ve tuzu birlikte eleyin. Küçük bir kapta süt ve sirkeyi karıştırın. Kek kalıbını yağlayıp unlayın.
- Çikolatalı karışım ılınınca sütlü karışımı ve yumurtaları ekleyin. Unlu karışımı birkaç seferde aşırı karıştırmamaya özen göstererek ilave edin. Karışım pürüzsüz bir hal alınca vanilyayı ekleyip bir kez daha karıştırın. Karışımı kalıba dökün. Isınmış fırının orta gözünde 30-35 dakika pişirin.
Kaynak: Amanda Hesser, Cooking for Mr. Latte
yine ellerinize sağlık sofrayı donatmışsınız herşey çok güzel inanınki hergün siteye bakmadan edemiyorum
Posted by: fatma | 18/11/2006 at 17:52
Eline sağlık Hatice, yine çok güzel bir çay menüsü olmuş. Özellikle açmanın içinde yağ olmaması çok hoşuma gitti, mutlaka deneyeceğim.
Posted by: merve | 18/11/2006 at 17:47
merhaba çok güzel yemekler ellerinize sağlık iyi hafta sonları dilerim
Posted by: Rümeysa | 18/11/2006 at 17:39